-
1 ara
1. subst Abstand m; Zwischenraum m; Pause f; fig Kluft f; (menschliche) Beziehungen f/pl; Zwischen-, Inter-;ara hattı Demarkationslinie f;ara kapı Durchgang m;ara kararı JUR Zwischenentscheid m;ara mal Zwischenprodukt n;ara renk Nuance f; Schattierung f;ara seçim POL Nachwahl f;ara vermek Arbeit (zeitweilig) unterbrechen (-e A), eine (kleine) Pause machen;arada bir zuweilen, hin und wieder;arada kalmak das Nachsehen haben, leer ausgehen; in eine Affäre verwickelt sein;arada kaynamak unbeachtet bleiben; sich in der Menge verlieren;iki arada bir derede (kalmak) zwischen allen Stühlen (stehen); im Ungewissen (sein);ara(da) sıra(da) von Zeit zu Zeit;aradan üç yıl geçti es sind drei Jahre her;aradan çıkarmak hinter sich bringen;aradan çıkmak sich zurückziehen; erledigt werden;-i aralarına almak aufnehmen (in ihre Gruppe);-in aralarına karışmak geraten zwischen (A); sich gesellen zu;kendi aralarında sie unter sich;-in aralarını açmak ( oder bozmak) (sie miteinander) entzweien;-in aralarını bulmak v/t versöhnen;aramız (ara nız, araları) unsere (eure, ihre) Beziehungen;aramız açık (oder bozuk) unser Verhältnis ist kühl;aramız açıldı die Entfernung zwischen uns ist größer geworden; fig wir haben uns überworfen;aramız düzeldi wir haben uns versöhnt;-le arası hoş olmamak auf dem Kriegsfuß stehen mit;A ile B’nin arasını açmak einen Keil zwischen A und B schieben;A ile B’nin arasını bulmak zwischen A und B vermitteln;-i araya koymak jemanden zum Vermittler machen; jemanden als Werkzeug benutzenmasayla dolabın arasında zwischen dem Tisch und dem Schrank (stehen usw);masayla dolabın arasından zwischen dem Tisch und dem Schrank hervor/hindurch (kommen usw);aranızda doktor var mı? ist unter Ihnen ein Arzt?;iş arasında während der Arbeit -
2 iki
iki ahbap çavuşlar scherzh zwei unzertrennliche Freunde m/pl;iki arada kalmak sich zwischen zwei Stühle gesetzt haben;iki ayağını bir pabuca sokmak fig jemandem das Messer an die Kehle setzen;iki çift laf ein paar Worte;iki kat doppelt; verdoppelt;iki misli doppelt (so viel);iki misli artmak verdoppeln;iki misli fazla mehr als das Doppelte;iki nokta Doppelpunkt m;-i iki paralık etmek mit Schmutz bewerfen (A);iki satır laf etmek ein paar Worte miteinander wechseln;iki ucunu bir araya getirememek (wirtschaftlich) nicht zurechtkommen können;ikide bir(de) jede(r) zweite; häufig;ikimiz wir beide;ikisi bir kapıya çıkmak auf dasselbe hinauslaufen;ikiye bölmek in zwei Teile teilen
См. также в других словарях:
arada kalmak — iki tarafı uzlaştırmak üzere araya girme dolayısıyla güç duruma düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki arada kalmak — birbirine karşıt iki kişi arasında ne yapacağını bilemeyerek şaşırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki arada bir derede (kalmak) — sıkışık, zor şartlar altında (kalmak) … Çağatay Osmanlı Sözlük
ara — is. 1) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe 2) İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla 3) Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki — is. 1) Birden sonra gelen sayının adı 2) Bu sayıyı gösteren 2, II rakamlarının adı 3) sf. Birden bir artık Bir sokak başında kavga eden iki çocuğu ayırdı. H. Taner Birleşik Sözler iki anlamlı iki ayaklı iki başlı iki bir ikibuçukluk … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısılmak — kısılmak, arada kalmak. I I, 135 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
aç — sf., çı, cı 1) Yemek yemesi gereken, tok karşıtı Aç ne yemez, tok ne demez. Divanü Lügati t Türk 2) is. Yiyecek bulamayan kimse Ben hem öksüzüm hem yetimim hem de tam 23 saattir açım. Y. K. Karaosmanoğlu 3) mec. Gözü doymaz, haris Ne aç adam. 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
beraber — zf., Far. berāber 1) Birlikte, bir arada Hayata beraber başladığımız / Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir. C. S. Tarancı 2) e rağmen, e karşın Halılarla bezenmiş olmakla beraber gıcırtıdan ve esnemelerden kurtulamamıştı. R. H. Karay 3) sf. Aynı… … Çağatay Osmanlı Sözlük